ATÖLYE-4; Bir İnfial Anatomisi ve Devlet




Film: M
Yapım: 1931, Almanya
Yönetmen: Fritz Lang
Senaryo: Fritz Lang, Thea von Harbou
Oyuncular: Peter Lorre, Otto Wernicke, Gustaf Gründgens,Indge Landgut


  Film, Alman sinemasının yeteneklerini, Nazi ideolojisi sonrası propaganda sinemasına kurban vermeden önce çıkardığı başyapıtlardan biri. Sinemanın artık emekleme döneminden kurtulup, bugün olduğu modern şekline evrildiği ilk filmlerden. Aynı filmi renkli olarak restore edip filmden haberdar olmayan birine izletseniz 1931 yılında çekilmiş bir film olduğunu anlamakta epey zorluk çeker herhalde.

  Olay 1931 Almanyasında kurban olarak çocukları seçen bir seri katil etrafında dönüyor. Diğer taraftan çocuklarının güvende olmadığı düşüncesini derin travmalarla hisseden, en temel ihtiyaçlarından biri olan güvenlik hissini kaybeden toplum, bir noktadan sonra bunu sağlamakla yükümlü polisle karşı karşıya geliyor.  Polis, katili yakalayamayıp, kurban sayısı arttıkça toplumdaki infial daha da derinleşiyor. Üstelik polis, katili yakalamak adı altında aldığı tedbirlerle günlük yaşamı, insanların mahremiyetini iyice baskı altına alırken, katilin cinayetlerine devam etmesi, devlet-toplum arasındaki ayrışmayı körüklüyor.  Bu durumun doğal bir sonucu olarak toplumdaki cinnet hali daha da belirgin bir hale geliyor. Bir aşamadan sonra toplum kendi içinde organize olarak katili yakalamak üzere kendi teşkilatlarını oluşturuyor. Katili bu teşkilatla yakalamayı başaran toplum, onu yakalamaktan aciz sistemin yargısına da güvenmiyor, katili yargılama işini de üstleniyor ve film muazzam bir adalet sistemi eleştirisi olan yargılama sahnesiyle sona eriyor. Aslında bu, devlet-toplum ilişkisi özelinde bir taraftan çok kısa süre sonra yükselecek olan Nazi ideolojisine gebe bir toplumun portresini de çiziyor. Mevcut düzenin, adalet sisteminin temel problemlerine çözüm olmadığını gören toplum, bir cinnet halinin tezahürü olarak radikal değişimlere bel bağlıyor, daha radikal eğilimlere yöneliyor.

 Film sona ererken, polis katili halkın elinden alıp, yargının önüne çıkarıyor. Hakimler masaya geliyor ve "halk adına" diyerek kürsüye oturuyor. O sırada ağlayan annelere dönüyor kamera, "biz de çocuklarımıza sahip çıkmalıyız." diyorlar. Akılımda deli sorular. Bir toplum için kendi seçtiği yöneticiler, toplumun problemlerini çözmekte yetersiz kalırsa ne olur?  Toplumun sorunlarını çözmek için gücü elinde toplaması gerektiğini söyleyen mekanizma, bu gücü sorunlarının çözülmediği için tepki gösteren halkı frenlemek için kullanırsa... Güç insanın dengesini değiştiren acayip bir his. Bu filmle çok tezat gibi gelebilir ama Jim Carrey'nin Aman Tanrım filmine bakmak lazım belki ya da yerli versiyonu Arkadaşım Şeytan(1988)...Siz bunları not alın, izleyin. Belki bir gün burada hakkında bir iki kelam da yazıp-çizeriz. Ya da en başa iktidar psikolojisine dönmek gerek. Bertrand Russel'ın iktidar diye bir kitabı var, onu da tavsiye ederim.

  Diğer taraftan sinematografisi ile tam bir baş yapıt. Zamanın çok ötesinde planlar, Peter Lorre'un özellikle yargılama sahnesindeki performansı ile zirveye çıkan oyunculuğu gerçekten muhteşem, polisiye hikayesi ile izlemeye değer bir film.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder