Annemin Dizisine Ne Oldu?



  Dizi sektörü uzun süredir bir hedef kitle sorunu yaşıyordu. Sektör orta sınıf ev hanımı izleyici kitlesini büyük ölçüde evlilik programlarına, reality showlara ve ucuz castlarla oluşturulmuş en iyi olanın değil, en çok reytingi getirenin kazandığı yarışmalara kaptırdı. Özel ya da kamu farketmez, yeni dünyanın çalışma şartlarında, iş yerinde pestili çıkarılmış babalarsa yıllardır haberleri izlerken uyuya kalma alışkanlıklarına artık daha sıkı sarılmış durumdalar. Televizyon artık daha genç, daha hızlı ve heyecanlı yaşayan bir nesli ekran karşısında tutmaya çalışıyordu. Artık sadece sevgililerin, ana ile evladın kavuşmasını bekleyecek, her bölümde çıkan bir engelle avutulacak bir izleyci kitlesi yok. Bu yeni kuşak aklını yormak istiyor, olacaklara şaşırmak istiyor. Buna karşın tipik gençlik ve lise dizileriyle artık durumu kurtaramayan televizyon, Ezel gibi, Behzat Ç gibi bol flashbackli, küfürlü pek de Rtük'ün aile için uygundur standartlarına uymayan, hem klasik aile dizisi klişesini yıkan, hem klişe drama arkını fazlasıyla eğip büken, klasik anlatımların dışına çıkan yapımlar sunmaya başladı. Böylece tam da kendini galaksinin merkezinde gören ego neslinin anlayacağı dilden konuşmayı başarmıştı fakat ihmal ettiği bir şey vardı. Hitap ettiği genç kitle sabırsız, çabuk tüketen bir gruptu. Kendini 140 karakterle ifade eden, gündemi 59 saniyelik videolarla takip eden bu gençler, uzun süreli evlilikler sürdüremeyen, ertesi yıl aynı ayakkabıyı giyecek kadar sabırlı olmayan bir jenerasyondu. Ne kadar onların dilini konuşmaya başlasanız da, özetiyle ve 1 saatlik reklamla birlikte 3 saat süren bir diziyi onlara izletemiyordunuz. Üstelik onlar anne-babalarının bilmediği bir sırra sahipti: "internet". Yani, akşam ezanıyla evde olmak zorunda olmayan bu nesil, televizyonun prime time dediği bölümde dışarıda bir kafede ya da avmdeydi. O diziyi çok sevse bile yaşam tarzı ve alışkanlıklarından daha öncelikli bulmuyordu. Yani yeni kuşak izleyici ya bu diziyi izlemeyecek ya da onlara diziyi izleyecekleri bir internet seçeneği sunacaktınız. Hal böyleyken sevdiği diziyi reklamsız ve sansürsüz biçimde, istediği saatte, istediği zaman durdurup bir kahve yaparak izleyebilen insanlar, televizyona pek reğabet göstermiyordu. Tüm o amerikan dizileri de işte tam bu yüzden ülkemizde kendi izleyici kitlesini yarattı.  Dizi sokaklarda, sosyal medyada dillerden düşmüyor ama televizyonda reyting getirmiyordu. Televizyoncuların görmezden geldiği bu gerçek sonucu ortaya çıkan dezavantajlar ile yapımcılar ve kanallar dizilerden maddi olarak istedikleri karşılığı alamıyordu. Israrla bunu görmezden gelip sadece konseptsel değişiklikler yapmaya devam ettiler. Böylece son 10 yılda her şey denendi. Edebiyat uyarlamaları, yabancı dizilerin yerli versiyonları, hatta doğrudan yabancı dizilerin orjinalleri, real timelar, gençlik dizileri, bilim temelli diziler, komediler, dramlar, politikler, büyük prodüksiyon ve yatırımlarla çekilen dönem dizileri... 
Tüm bunlara rağmen, 2 sezonu geçen dizi bulmak pek mümkün değildi. Kanalın sitesinde ve Youtube'da daha yayınlandığı gün izlenme sayısı 1 milyona dayanan diziler, bir kaç bölüm sonra reyting yetersizliği sebebiyle yayından kaldırılıyordu. En kaliteli diziler bile ekranda istenilen etkiyi yaratamayınca artık online dizi kaçınılmaz oldu. Belki gelirleri daha az olacaktı ama televizyon kanalı gibi kardan büyük pastayı alan bir aracıyı da ortadan kaldırıyordu.Üstelik kanalların "politik duruşlarının" senaryonuza müdahalesi ya da oyuncularınızın katıldığı eylemler yüzünden en verimli anında dizinizi yayından kaldırması da söz konusu değildi.

  Tüm bu gerekçelerle birlikte şahsen bunun bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Yarışmalar, Haberler, Reklamlar yavaş yavaş adapte olmaya başladı bile duruma. Eğer TV kanalları bu duruma bir çözüm getiremez, internet gerçeğine hızlı bir şekilde uyum sağlamazsa yakın bir gelecekte televizyonları sadece internetimizi bağlayacağımız monitörler olarak kullanacağız.

YENİ DİZİ: MASUM
  İyi Seneler Londra ile gönüllerimize taht kurmuş ve iyi seneler Bolvadin, İyi Seneler İstanbul'u hasretle bekleten Berkun Oya'nın bir tiyatro oyunundan uyarlanmış. Başroller de;  Haluk Bilginer, Nur Sürer, Ali Atay, Okan Yalabık, Serkan Keskin var.  60 dakikalık 8 bölüm olarak planlanan dizi tam da internet izleycisinin istediği gibi reklamsız olarak yayınlanacak. Online olarak yayınlanacak bu dizinin ilk anda yaratacağı etkiyi şimdiden kestirmek zor fakat güçlü oyuncu kadrosu ve Berkun Oya'nın tezgahında işlenmiş olması beklentiler arttırmak için yeterli.  Ama her halükarda Bu ya da  bu işin izinden giden bir kaç deneme eninde sonunda bir domino etkisi yaratacak ve televizyonun gelişiyle radyonun yaşadığı akıbeti, bu kez internet, televizyona yaşatacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder